En Garip Adam: Paul Adrien Maurice Dirac – Irmak Koç

En Garip Adam: Paul Adrien Maurice Dirac – Irmak Koç

Şubat 16, 2025 0 Yazar: bilimolog

“Eğer daha uzağı görebiliyorsam bu, benden önceki devlerin omuzlarına tırmandığım içindir.”  (1)
– Isaac Newton                                                                                                           

Bir bilim insanı düşünün; çocukluğunda J.J. Rousseau’nun Cenevre’deki heykelinin çimlerinde oynayan, diğer bilim insanlarını şaşırtan, Chopin’in valslerine bayılan ve bazen de ” Fark etmez.” diyerek konuşurken kullandığı kelime sayısını yüzde yüz arttıran en garip adam. Şöyle diyordu Bohr: “Enstitümü ziyaret eden en garip adam.”


Evet, ciddi anlamda garip bir bilim insanı. Bu garipliğini Charles Dirac adlı modern diller öğretmeni olan babasından aldı. Onun evinde yemek saatlerinde ev ikiye bölünürdü: Dirac ve babası salonda, annesi ve diğer kardeşleri mutfakta. İngiltere’de yaşamalarına rağmen babası Yarı-Fransız olduğundan Fransızcalarını kaybetmelerini istemiyordu. Sokaktan geçen çocuklar Paul ve abisi Felix’i görünce durdurur, Fransızca bir cümle söylemelerini isterdi.


İşte tam o saatlerde salondakiler Fransızca, mutfaktakiler ise sıradan bir şekilde İngilizce konuşurdu. Babası Paul’a eğer yanlış bir gramer hatası yaptıysa veya cümlenin cinsiyetini, kiplerini karıştırdıysa onun istediklerini gerçekleştirmiyor ve onu o masadan kaldırmıyordu. Ayrıca Paul sindirim sorunları çeken biriydi. Kendisinde kronik mide asidi eksikliği hastalığı vardı. Bu hastalığın teşhisini koymaları Kurt Hofer adlı arkadaşının doktorlara önerdiği bir deney ile mümkün oldu. Ve her yemekten sonra içilecek bir kapsül ilaçla yaklaşık 80 yıllık bir sorun ortadan kalktı.

Daha öncesinde hastalığı hakkında tanı koyulmadan önce Dirac yemek yerken tıkanır ve kusması da gerekirdi. Babası masadan kalmasına izin vermediği ve ayrıca böyle bir şeyin gerçekleştiği sırada Paul ciddi bir iç karışıklık yaşardı.


Öyle garip bir adam ki çocukluğundan itibaren “babam bana ceza vermesin diye” az konuşmayı tercih eden ve kendi içine kapanan, matematiksel güzelliği arayan biri. Kendisi 8 Ağustos 1902 yılında, Bristol kentinde, 7. Edward’ın tahta çıkmasından bir gün önce doğdu. Çocukluğunda annesi Florence Holten, onları Bristol parkına götürür, Clifton köprüsüne bakan çayırlarda oynamalarına imkan tanırdı. Babası da okula yürüyerek gitmelerini isterdi.

1905 yazında Cenevre’ye tatile gittiler. Bu sırada Rousseau’nun heykelinin altında kardeşiyle oynarken yakınlarda Bern’deki bir trende Einstein o yılda enerji, madde ve ışık hakkında insanların düşüncelerini değiştiren 4 makalesini teslim etmek üzere yoldaydı. Dirac bunu arkadaşlarına anlatmaya bayılırdı.

İlkokulu bitirdikten sonra direkt liseye geçti. Bu lise babasının öğretmen olduğu “Tüccar Girişimciler” okuluydu. Zaten her türlü notu bakımından sınıfın birincisiydi. Buradan da birincilikle mezun olduktan sonra tam anlamıyla 12 yaşında üniversiteye başladı. Yine babasının o dönemde mühendisliğin çok önemli olduğunu düşünmesi ağabeyini ve Paul’u mühendislik okumaya zorladı. Paul buradan mezun olduktan sonra Bristol Üniversitesi’ne Matematik ve Fizik üzerine bir bursla okumaya gitti.

Dirac matematiksel güzelliği fizik yasalarında aramaya başladı. Onu bir güzellik filozofu olarak gösterebiliriz. Dirac’ın güzelliğe verdiği önem şu sözlerinden anlaşılmaktadır:

‘’Birinin denklemlerinde güzellik olması, onların deneye uygun olmasından daha önemlidir.’’ (2)

Matematiksel güzelliği aradığı denklemlerde 1928 yılında matematiksel hesaplamalarla “Anti-madde”yi keşfetti. Onu Nobel Fizik Ödülü almaya iten konu zaten buydu. Birkaç yıl sonra da zaten evrende de elektrik yükü bakımından ayrılan maddenin ters ikizi keşfedildi.

Aynı zamanda nicem teorisinin matematiksel temellerini atmıştır. Bir keşfini daha sıradan pazar yürüyüşlerinde yapmıştır. Bir anda aklına geldiğini ve kütüphaneye gitmek istese de akşam diye kapalı olduğundan sabaha kadar sabırsızlıkla beklediği söyler. O güne ” ilk aydınlanmam.” der.       


Heisenbergle çıktığı bir dünya turunda, onu kızlarla dans ederken görünce “Niçin dans ediyorsun ?” sorusunu sorar. ” Çok tatlı oldukları için.” cevabını alır. Ertesi gün, ” Dans etmeden nasıl biliyorsun?” diye sorduğunda ise rasyonalitenin en derinini yaşadığını anlarız. 

Yaşamı her türlü değiştiren Paul A.M. Dirac, 1984 yılında Florida’da ölmüştür. Onun anısına Westminster Abbey’de Newton’ın mezarının önüne taş dikilmiştir. Ve Cambridge Üniversitesi’nin seçtiği Lucasian profesörlerinden biri olmuştur.  

Bilimle ve mutlulukla kalın…

Yazar: Irmak Koç


Dipnotlar

(1) In Letter to Robert Hooke (5 Feb 1675-6).

(2) In ‘The Evolution of the Physicist’s Picture of Nature’, Scientific American, May 1963, 208, 47.


Kaynakça

Farmelo, G. (2009). The Strangest Man: The Hidden Life of Paul Dirac, Quantum Genius. Faber and Faber.