Pestisitler ve Kelaynak – Samet Tekin

Pestisitler ve Kelaynak – Samet Tekin

Mayıs 19, 2023 0 Yazar: bilimolog

İnsan türü Afrika’dan çıkıp, dünyanın dört bir yanına yayılırken, henüz daha neolitik çağa geçmeden, yaşadığı coğrafyadaki birçok megafauna kayboldu. Avrupa’daki birçok kara memelisinin yanı sıra, Yeni Zelanda ve Avustralya’daki memeli ve uçamayan kuş türlerinin de insanların gelişiyle nesilleri tükendi. Pleistosen Çağı’nın bitişiyle başlayan Holosen Çağı’nda, buzulların erimesiyle Kuzey Amerika’ya geçebilme olanağına kavuşan insanlar, bu bölgede bulunan birçok kara memelisini de yok etmiştir. Öyle ki, yaklaşık MÖ 14 bin yıllarında Batı Amerika kıtası günümüz Afrika serengetisi gibi görünüyordu; at ve fil sürüleri, aslanlar, çitalar ve develer.[1]  

Büyük memelileri avlayan Yeni Gine ve Avustralya’nın avcı-toplayıcı kabileleri, sonuç olarak kendilerine evcilleştirebilecekleri tür de bırakmamışlardır.[2] Nitekim, Avustralya’nın yerli halkı Aborjinler binlerce yıl ilkel yaşam tarzını sürdürdüler. Bu Aborjinlerin karşılaşmış oldukları ve neticesinde yaşadıkları coğrafya, fauna ve florasına karşı sergiledikleri tutum, sonraki dünya tarihi etkilemiştir. Buradan hareketle, Jared Diamond Gun, Germs and Steel adlı eserinde, neden sömürgecilerin Polinezya ya da Yeni Dünya topluluklarının değil de Avrupalıların olduğu sorusu üzerine geniş yer ayırmıştır.

Bu sebep olduğumuz yok oluşlardan ders çıkarmış olduğumuzu söylemek oldukça zor görünüyor. Aşırı avcılığın günümüze kadar sürmesinin hâlâ ne kadar ilkel olduğumuzu göstermesi bir kenara, avcılık, Yakın Çağ’da yaban hayatına verilen tahribatın yalnızca küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Ekseriyetle 20. yüzyılda başlayan, başta DDT olmak üzere, tarımsal alanlarda zararlılarla mücadele etmek amacıyla kullanılan pestisitler, insanda dahil, neredeyse yer küredeki tüm canlıları olumsuz etkilemiştir. 1874 yılında bir Alman kimyager tarafından keşfedilen DDT’nin böcek öldürücü niteliği 1939 yılında keşfedilmiştir.[3] Tarım zararlılarına karşı olan bu çabuk etki gösterici özelliği nedeniyle kullanımı yaygınlaşmıştır. DDT’nin yanı sıra tarım zararlılarıyla mücadele etme maksadıyla eldrin, aldrin, dieldrin ve arsenik gibi diğer ilaçlarda kullanılmıştır. Bunlardan bazılarının toksik etkileri DDT’den bile kat ve kat fazladır.  

Dokularında DDT birikimi bulunan canlılar, başlangıçta bu kimyasalın olumsuz etkilerine maruz kalmasa da bu canlılar üzerinden beslenen diğer hayvan türlerinin dokularına geçmekte ve besin zincirinin en tepesinde türlere ulaşmaktadır. Besin piramidinin üst basamaklarına doğru tırmandıkça türlerin sahip olduğu biyokütle azalmaktadır. Şöyle ki, pestisit kalıntısı bulunan bir bitkiyle beslenen, sözgelimi bir tavuğun dokusunda biriken DDT, daha sonra o tavuk üzerinden beslenen karnivor türe, daha sonra da bu karnivor türün leşi üzerinden beslenen akbaba gibi canlılara kadar ulaşır. Biyokütleleri daha düşük olduğundan, dokularında biriken DDT derişimi de artar. Bu nedenle, pestisitlere maruz kalmış bir otçul bir türde herhangi bir toksik etki saptanmasa dahi bu tür üzerinden beslenen diğer canlılarda ölümcül etkiler yaratabilir.

               Dünyada pestisitler ile kirlenmemiş bir bölge kalmamışa benziyor. Kara omurgalılarında açıkça tespit edilen pestisit kalıntıları, deniz canlılarında da görülmüştür.[4] Sözgelimi 1955 yılında Yellowstone Milli Parkı civarlarında yapılan bir ilaçlama sebebiyle birçok balığın telef olduğu gözlemlenmiştir.[5] Bahçe ve tarlalarda kullanılan pestisitler, yer altı suları vasıtasıyla kilometrelerce öteye taşınabilmekte, okyanus ve denizlere karışabilmektedir. Aynı şekilde insan dokularında da biriken pestisitler, lösemi gibi kanser hastalıklarına sebep olduğu bilinmektedir. ABD’de de yaşanan bir vakada, örümceklerden nefret eden bir ev hanımı, bir püskürtme aracıyla evini baştan aşağı DDT ile ilaçlamıştı. İlk ilaçlamasının ardından bulantı ve huzursuzluk yaşayan kadın, yaşadığı rahatsızlığın üzerinde pek durmayıp, ertesi ay ilaçlamayı tekrarladı. Yaptığı bu ilaçlamanın ardından bitkinlik, eklemlerde ağrı ve ateş belirtileriyle doktora başvuran talihsiz kadının lösemi olduğu ortaya çıktı ve bir sonraki ay hayatını kaybetti.[6]

               ABD’ye 20. yüzyılın başlarında Japonya’dan ithal edilen fidanlarla birlikte kazara getirildiği tespit edilen bir Japon kınkanatlı türüne karşı Michigan, Kentucky, Iowa, Indiana, Illinois ve Missouri’de geniş kapsamlı bir şekilde, uçaklar vasıtasıyla, aldrin ilaçlaması yapıldı. Eyaletler aldrinin zehirli bir bileşen olduğunu kabul etmesine rağmen ilaçlama yapılan yerleşim yerlerine herhangi bir tehlikenin olmadığını ve güvenli bir eylem olduğunu belirttiler. Bölge sakinleri çatılarda karşılaştıkları manzarayı “sanki kar yağmış gibi” cümlesiyle ifade etti. İlaçlamadan birkaç gün sonra Detroit Kuşları Koruma Derneği’ne çok sayıda ölü kuş görüldüğü ve etrafta uçan hiçbir kuş olmadığı bilgisi iletildi. Kuşların dışında veterinerlikler hastalanan evcil kedi ve köpeklerle dolmuştu. Bununla beraber çok sayıda ölü tavşan, sıçan ve balığa rastlandı.[7]  

               ABD’de, özellikle 1970’lerden sonra, pestisitlerin yaban hayatına ve insanlara olan zararları gün ışığına çıkınca birçoğunun kullanımı yasaklandı. Aynı şekilde Avrupa, Uzak Doğu ve Türkiye’de DDT başta olmak üzere birçok pestisitin kullanımını yasakladı. Fakat yasal ya da yasa dışı yollarla hâlâ kullanılmaktadır. DDT’nin Türkiye’de 1950’li yılların sonlarına doğru kullanımıyla, Birecik’te dünyadaki en önemli popülasyonun bulunduğu kelaynağın (Geronticus eremita) nesli yok olma aşamasına geldi.

            Kelaynaklar, çıplak başları nedeniyle bu ismi alırlar. Doğal üreme habitatları Türkiye’de Birecik, Suriye’de Palmira ve Fas’tır. Türkiye ve Suriye’deki popülasyonlar göç ederken, Fas’ta bulunan popülasyon yerleşiktir; göç etmez. Avrupa’da 400 yıl önce nesli tükenmiştir. Oldukça sosyal hayvanlardır. Sürü halinde yiyecek ararlar. Toprağı eşeleyip böcekler, sürüngen ve akrep grubundan canlılarla beslenirler.[8]

 Doğal habitatlarının insan faaliyetleriyle tarımsal alanlara dönüştürülmesi, baraj yapımları ve kısmen avcılıkla popülasyonlarında azalma olmuş olsa da asıl öldürücü darbe DDT’nin Türkiye’de, Irak ve Suriye’den gelen çekirge istilalarına karşı kullanımıyla kelaynakların bu böcekler üzerinden beslenip, zehirlenmeleriyle olmuştur. 1950 yılında Birecik’teki kelaynak popülasyonu yaklaşık 1200 birey iken, 1960 yılında 600’e ve 1977 yılında 34 bireye düşmüştür.[9] DDT’ye maruz kalmış çekirgelerle beslenen kelaynaklar ya yumurtlayamadılar ya da yumurtalarından civciv çıkmadı. 1980’lere gelinde sadece birkaç çift kelaynak üreyebiliyordu. 1990 yılından sonra üreme dönemlerinde kafeslere alınarak, yarıyapay bir yaşam tarzında koruma çalışmaları başlamıştır. 2002 yılında Suriye’de 7 bireyin hâlâ göç ettiği tespit edilince, buradaki popülasyona destek olma amacıyla 2010 yılında Şanlıurfa Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü 2 adet üreyen çift ve 2 adet yavru bireyi Suriye Arap Cumhuriyeti yetkililerine teslim etmiştir.[10]

            Günümüzde kelaynakların bu koruma çalışmalarıyla popülasyonları iyileştirilmiştir. 2020 yılı itibarıyla 300’e yakın birey Birecik’te bulunuyor ve hâlâ kafeslerde tutulup, temmuz ayından sonra serbest bırakılıyor. Tamamen özgür bir şekilde yaşamamaları ve sayılarının hâlâ olması gereken düzeyin çok altında olması nedeniyle nesli kritik derece tehlike altındadır. Kelaynakların durumu Türkiye’de tarım ilaçlarının doğal hayata verdiği zararın en iyi bilinen örneklerinden biri olsa da tarımsal alanların yanlış yönetilmesi ve hâlâ birçok ilacın zararlılarla mücadele amacıyla kullanıyor olması nedeniyle birçok kuş türünün popülasyonunda azalma devam ediyor. Nitekim, son 40 yılda en yaygın kuş türlerinden serçe (Passer domesticus) popülasyonunda 247 milyon ve yakın akrabası ağaç serçesinin (Passer montanus) popülasyonunda 30 milyon bireylik düşüş meydana gelmiştir.[11]


Yazar: Samet Tekin


Dipnotlar:

[1] J. Diamond, Gun, Germs and Steel, Vintage, London (2017), s. 44

[2] J. Diamond, age., s. 41

[3] R. Carson, Sessiz Bahar, Palme Yayınevi, çev: Çağatay Güler, Ankara (2021), s. 20

[4] R. Carson, age., ss. 40-41

[5] R. Carson, age., s. 136

[6] R. Carson, age., ss. 227-228

[7] R. Carson, age., ss. 88-91

[8] trakus.org (Erişim Tarihi 27.01.2023)

[9] D. Mundan, İ.T. Çetin, Dünya Doğa Mirası Kelaynak Kuşları, Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 2012, Cilt 1:1, ss. 61-67,  

[10] D. Mundan, İ.T. Çetin, age

[11] https://www.theguardian.com/environment/2021/nov/16/house-sparrow-population-in-europe-drops-by247m